Kafirlik bağımlıları

TAKİP ET

Karamanlı yazar Mahmut Toptaş'ın İslamiyet öncesi Arap toplumunda hakim olan güçlünün güçsüzü ezdiği ve Allah'ın varlığını kabul edip bu kabulün ötesine geçmeyen(Allah yokmuş gibi yaşayan) anlayışın günümüzde de çok değişmediğini anlatan 'Kafirlik bağımlıları' yazısının sizlerle paylaşıyoruz. Not: Her şeyin bağımlılığı vardır…

Dünya, insan için yaratıldığı halde, bazı insanlara dünyaya bağımlı olurlar.
İçindeki yaratılan her şey insan için yaratıldığı halde kendisine bağımlı olana bağlanır ve onu hep sırtında ve gönlünde taşır.
Bunların hepsine birden madde bağımlısı denir.
Uyuşturucu bağımlıları için kullanılan bu “Madde bağımlısı” deyimi aslında eksik kullanılır.
Makam, rütbe, servet, şöhret bağımlısı bir zalimin zararı uyuşturucu bağımlısının milyonlarca katıdır.
Mekke’nin sokaklarında zulüm çeteleri dolaşıyordu.
Zalim güçlüyse maktülün kanı boşa gidiyordu.
Kadın ticareti yapılıyordu.
Mekke’yi yöneten zulüm çetelerinin karargahı da Kabe’nin hemen kenarında, adına Daru’n-Nedve dedikleri yerdi.
Orada kendi koydukları  kanunlarla zayıfın, hakkını yerlerdi.
Güçsüze zulmederlerdi.
Babaları da bu durumda idi ki, İslam geldikten sonra “La ialhe illallah/Allah’tan başka yaratan, yaşatan, yöneten, donatan yoktur. Muhammed O’nun elçisidir” Kelime-i Tevhidiyle İslam’a çağrıldıklarında, kıyamete kadar gelecek Deistlerin lideri Ebucehil ve çevresindekiler:
وَلَئِنْ سَأَلْتَهُمْ مَنْ خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ لَيَقُولُنَّ اللَّهُ
“Onlara: "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye sorsan: "Elbette Allah" derler.” (Zümer süresi ayet 39/38)
Madem Allah’a iman ediyorsunuz buyurun:
وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ اتَّبِعُوا مَا أَنْزَلَ اللَّهُ قَالُوا بَلْ نَتَّبِعُ مَا أَلْفَيْنَا عَلَيْهِ آَبَاءَنَا أَوَلَوْ كَانَ آَبَاؤُهُمْ لَا يَعْقِلُونَ شَيْئًا وَلَا يَهْتَدُونَ
“Onlara: "Allah'ın indirdiğine uyunuz" dendiği zaman, onlar: "Hayır biz babalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız" derler. Ya babaları bir şeye aklı ermemiş ve doğruyu bulamamışsa.” (Bakara süresi ayet 2/170) derler.
Yaratıcı olarak Allah celle eclalühü zorunlu olarak kabul ediyorlar.
Çünkü kendi eli, ayağı, gözü, kulağı, dişi, kaşı, her hücresi, sessizliğin sesiyle bütün insanlığın gönül uzayında yankılanıyordu “Biz fabrika üretimi değiliz” feryadına kulak vererek “Allah vardır” diyorlar ama gerisine inanmıyorlar ve atalarının izinden gittiklerini söylüyorlardı.
Havada, çöl rüzgarlarından daha tehlikeli inkar fırtınaları esiyordu.
Günümüzde, Haziran ayında, meteorolojilerin hepsi çöl fırtınalarına dikkat çekerler, hangi şehre hangi vakitte baskın yapacağını söylerler ve tedbirine açıklarlar.
İslam’la beraber, Rahmanın rahmet ayetleri Rahmet peygamberinin mübarek ağzından rahmet damlaları olarak ayet ayet iniyor ve kavurucu çöl rüzgarlarını saba rüzgarına döndürüyor, imanın emniyyeti evlerin içini aydınlatıyordu.
Karanlıkta elmasla demirin, zehirle panzehirin ayırt edilmediği gibi, inkar karanlığında hak ile batıl birbirine karışmış, insanlar, zehiri panzehir gibi yutuyorlardı.
İnkara olan alışıklıkları, uyuşturucu bağımlısı gibi kafirliği, dünyanın en güzeli en tatlısı olarak görmeye götürdü.
Değişen bir şey yok.
Dünyanın her tarafında kafirliğini ilan edersen aydın biri olursun.
Uyuşturucu almasan bile, seni “Karşı değilim” demeye mecbur etmiş bir baskıcılık hala devam etmekte.
Gelişmiş Ülkeler denilen devletlerin başkentlerinde, insan başına düşen gelirin en yüksek olduğu yerlerde bile, o parayla lüksünü karşılamayan kadınların, köşe başlarında kednierlini açıktan, aleni satış yapmaları, semt pazarlarında kabak, domates, patlıcak satmak gibi normal hale gelmiştir.
O kadınları ayıplamıyorum.
Çünkü Mekke zalimlerinin Mekke’de kadın satışı yapanlarına yönelik:
وَلَا تُكْرِهُوا فَتَيَاتِكُمْ عَلَى الْبِغَاءِ إِنْ أَرَدْنَ تَحَصُّنًا لِتَبْتَغُوا عَرَضَ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَمَنْ يُكْرِهُّنَّ فَإِنَّ اللَّهَ مِنْ بَعْدِ إِكْرَاهِهِنَّ غَفُورٌ رَحِيمٌ (33)
“…Dünya hayatının geçici malını elde etmek için namuslu kalmak isteyen kızlarınızı (cariyelerinizi) fuhşa zorlamayın. Kim onları zorlarsa şüphesiz Allah, o kadınların fuhşa zorlanmalarından sonra mağfiret ve rahmet sahibidir.” (Nur süresi ayet 24/33)
Fuhşu yapandan önce onu maddi ve manevi baskıyla, o kötü işe zorlayan birinci derecede suçludur.
Biz, Rabbimizin, bize çizdiği Sarat-ı Müstekıym/Cennete ve Rabbin rızasına ulaştıracak yolda, Maraton koşucusunun ödüle kilitlenip etrafı görmeden hedefine doğru koşarak rekor kırdığı gibi, Rabbin rızasına kilitlendikten sonra yol üzerinde oturan ve bizi sapıtmak için uğraşan insan ve cin şeytanlarını bile görmeden, onların korkusunun kokusunu bile almadan, makam, rütbe, servet ve şöhretin esiri olmadan yolumuza devam edelim.
Rabbimiz yardımcımız olsun.