"İstanbul Mushafı" Cumhurbaşkanlığı Külliyesi Millet Kütüphanesi'nde sergileniyor
Mushafı, 66 kişilik ekibiyle 9 yılda hazırlayan hattat Hüseyin Kutlu: - "Hazreti Peygamber döneminden günümüze kadar İslam tarihinde ve coğrafyasında yazılmış ne kadar sanatlı mushaf varsa onlarda olan her şey, İstanbul Mushafı'nda 10 cilt halinde özetlendi"
MERVE YILDIZALP - Asrısaadetten bugüne bütün İslam tarihi ve İslam coğrafyası merkeze alınarak vücut bulan, hattat Hüseyin Kutlu ve 66 kişilik ekibince 9 yılda hazırlanan İstanbul Mushafı, Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesi'nde sergileniyor.
Tıpkı basımı gibi her bir detayı ilmek ilmek işlenerek, mürekkebinden kağıdına, hattından tezhibine 10 ciltten oluşan İstanbul Mushafı, İslam medeniyetinin estetik birikimini tek bir eserde bir araya getirme özelliği taşıyor.
Hattat Hüseyin Kutlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, İstanbul Mushafının 15 asır boyunca İslam coğrafyasında benzeri olmayan bir çalışma olduğunu belirtti.
Kutlu, İstanbul Mushafının Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın teklif ve himayesiyle hazırlandığını dile getirirken, eserin 9 yılda tamamlandığını bildirdi.
Kutlu, şöyle konuştu:
İstanbul Mushafı'nın özelliği şu, Hazreti Peygamber döneminden günümüze kadar İslam tarihinde ve coğrafyasında yazılmış ne kadar sanatlı mushaf varsa, onlarda olan her şey, 10 cilt halinde özetlendi. Mushafın tıpkı basımlarını da mushaf için ürettiğimiz kağıtlara yaptık. 10 ciltlik İstanbul Mushafı'nı aharlı el yapımı kağıtlara tıpkı basım yaptık. Bu baskı tekniği de henüz bilinmiyor. Her bir cildin dış kapak, iç kapak, zahriye ve serlevhası dönem özelliği taşıyan farklı şekillerde tasarlanmıştır.
Mushafta 11 farklı hat çeşidi kullanıldığını, her biri farklı olmak üzere 62 sayfa tasarımı yapıldığını dile getiren Kutlu, Mushaf, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne teslim edildi. dedi.
- Bizim kadim medeniyetimiz var
İstanbul Mushafı çalışmasına neden ihtiyaç duyulduğuna ilişkin bilgi veren Kutlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
Bizim maalesef inkar ettiğimiz ve yok saydığımız bir medeniyetimiz var. 300 yıla yakın Batı medeniyetine kendimizi yönlendirmiş olduk. Ziya Gökalp, 'İslam ümmetindenim, Garp medeniyetindenim' dedi. Hepimiz bunu benimsedik. Şehirlerimizi öyle kurduk, mimarimizi, musikimizi ona göre yaptık. Bizim medeniyetimiz yok muydu? Yani İslam medeniyeti diye bir şey yok muydu? Ya bunu geçersiz veya ihtiyaca cevap vermiyor diye terk ettik veya zaten böyle bir şey yoktu diye inkardan geldik. Ben 55 senedir bunun böyle olmadığını iddia ediyorum. Bizim kadim medeniyetimiz var.
Bu medeniyetin yaşanılır ve yaşatılır bir medeniyet olduğunu vurgulayan Kutlu, bunun ispatını da Müslümanların inandığı dinin ana kaynağında göstermek istediğini aktardı.
Bunu, ne bu ümmet ne dünya biliyor. Çünkü yapbozlar gibi her bir değer dünyanın çeşitli koleksiyonlarında, müzelerinde dağılmış durumda. diyen Kutlu, şunları kaydetti:
Bu muhteşem tablo, ancak bunlar bir araya getirilirse fark edilir ve bu medeniyete vurgu yapar. Dolayısıyla şimdiye kadar müzelerde, koleksiyonlarda yayınlanmış, yayınlanmamış ne varsa yıllar süren alan taraması ve ortaya çıkan muazzam hazineyi bu 10 cilde yansıttık. Demek istiyoruz ki, 'Ey Türk milleti, İslam ümmeti bugün ve tarihte daima sana tepeden bakmış, Afrika'yı soymuş, Kızılderilileri yok etmiş, nerede bir menfaat varsa orayı kurutmuş, insanları köle yapmış, katletmiş Batı'nın medeniyetine ihtiyacın yok. Bütün dünya, Batı dediğimiz, medeniyetine yüzyıllar boyu hayran olup peşlerinden gittiğimiz insanların ne yaptıklarını şimdi görüyoruz. Gazze'de bu kadar insan biçiliyor, çocuk ve kadınlar için bu 'medeni' Batı'nın kılı kıpırdamıyor. İhtiyaç bu.
AA