Balık yine baştan koktu

TAKİP ET

Karaman'da toplumsal sorumluluk eksikliği ve liyakat krizi baş gösterdi

Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi’nde (KMÜ) 28 – 30 Kasım tarihlerini kapsayan 1. Uluslararası Sosyal ve Beşeri Bilimler Sempozyumu çerçevesinde “Basın Gözüyle Karaman” konulu çalıştay düzenlendi. Bugün saat 13.30’da KMÜ Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanlığı Salon 2’de, Karaman’daki bazı basın mensupları ve KMÜ Uygulamalı Bilimler Fakültesi Yeni Medya Bölümü öğrencilerinin katılımıyla gerçekleştirilen çalıştaya, Yeni Medya Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ali Can başkanlık etti.

Çalıştayda öne çıkan temel konu ise Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi’ndeki akademisyenlerin halkla bütünleşemiyor olması oldu. Sempozyuma katılan Karaman’daki basın mensuplarından biri olarak bu çalıştaydan şu kanaate vardım:

Toplumsal ve yönetimsel sorunların dile getirildiği haberlerin toplum nezdinde yeteri kadar karşılık bulmaması, buna karşın kaza, cinayet ve taciz gibi asayiş haberlerinin toplum tarafından daha fazla ilgi görmesi dikkat çekiyor. Başka bir deyişle, toplumu inşa edecek ve yerel yöneticileri denetleyecek haber içerikleri toplum nezdinde görmezden geliniyor. Buradan yola çıkarak, Karaman halkında farkındalık eksikliği olduğu gerçeği karşımıza çıkıyor. Bu farkındalığın oluşturulması için de topluma rehberlik eden ya da etmesi gereken kurumun alimlik makamı olduğu ve bu alimlik makamının günümüzdeki karşılığının üniversitelerdeki akademisyenler olduğu gerçeği ortaya çıkıyor. Yine bu noktada şu konu gündeme geliyor:

Üniversitelerde yapılan akademik görevlendirmelerin “liyakat” esas alınarak yapılmadığı, yani akademisyenlik görevinin büyük ölçüde işin ehli olan kişilere verilmediği görülüyor. Bu durum nedeniyle üniversiteler, yeterli düzeyde ahlaki ve mesleki anlamda bilgi ve donanıma sahip olmayan mezunlar veriyor. Bunun sonucunda da liyakatsiz sistemin hakim olduğu bu eğitim düzeninden mezun olanlar yerel yönetimlerde idareci oluyor. Böyle bir ortamda bu yöneticilerin ne kadar liyakatli olması beklenebilir ki? Ne demek istediğimi anlamayanlar için bir kişiyi işaret etmek istiyorum: Lütfen Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanı’nın nasıl bakan olduğunu araştırın.

Balık daha baştan kokarken, Karaman’daki basın mensuplarının yerel yöneticileri denetler nitelikteki haberlerinin idareciler tarafından karşılık bulması nasıl beklenebilir ki?
Diğer bir husus da hem sağlıklı bir toplumu inşa edecek hem de yerel yöneticileri denetleyecek haber içeriklerinin toplum nezdinde karşılık bulmamasıdır. Kanaatime göre çalıştaydan bu konu hakkında çıkan sonuç şu:

Yeni dünya düzeninde bireyselleşip adeta maddeleşen bireyler, toplum olma şuurundan uzaklaşıp sorumluluk almaktan kaçınır hale geldi. Sorumluluk almayan birey ve idareciler “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” safsatasının kurbanı oldu. Böylece toplumsal sorumluluk bilinci yok oldu. Ne yazık ki yine aynı toplumun bireylerini oluşturan akademisyenler de bu safsataya kurban gitti. Akademisyenlerden şu beklenirdi:

Uzmanlık alanı her ne olursa olsun, her akademisyenden ahlaki bir duruş ve örnek bir kişilik beklenir. Bu sebeple akademisyenler, kendilerinden beklenen bu karakteristik özelliklerini adım attıkları her platformda; çarşıda, pazarda, devlet dairelerinde sergileyerek bireyleri toplumsal sorumluluk bilinciyle hareket etmeye teşvik etmeliydi. Hal, hareket ve söylemleriyle bireyleri yönlendirmeleri gerekirdi. Ancak bu eksiklik, bireycilik anlayışını körükledi. Sonuç olarak, toplumu toplumsal sorunları işaret eden haberlere karşı duyarsız hale getirdi. Ayrıca yerel yöneticileri denetler nitelikteki haberlere karşı da “Neme lazımcılık” anlayışının yayılmasına neden oldu.

Önümüzdeki günlerde, bu konuyu daha bilimsel bir şekilde ele alabilmek için anketler, bilimsel araştırmalar ve söyleşilerle desteklenen kapsamlı bir çalışma ortaya koymaya gayret göstereceğimizin sözünü veriyor ve herkese esenlik diliyorum.

 

 


 

Adem Demirel